Çocukların yalanları bazen büyükleri gülümsetir. Hayal ürünü hikayeler, henüz gerçekle hayal ayrımını yapamayan minikler için normal kabul edilebilir. Ancak okula diye çıkıp parktan dönen, arkadaşlarında beğendiği eşyaları kendisine hediye edilmiş gibi toplayıp çantasına atan bir çocuğunuz varsa çocuğunuzun bazı gerçeklerin farkına varmasının vakti gelmiş demektir. Yaşam Tasarım Merkezi’nden NLP Uzmanı ve Öğrenci Koçu Oğuz Akyıldız, yalan söyleme alışkanlığının çocuklara kızarak ya da itiraf ettirerek çözülemeyeceğinin altını çiziyor. Kendisini olduğu gibi seven, vicdan, sorumluluk ve irade sahibi olmak gibi temel insani değerleri içselleştirebilenlerin yalana ihtiyacı kalmıyor.
Çocuklar hangi durumlarda yalan söyler? Yalanın çocuğun okul ve sosyal yaşamına etkileri hakkında neler söylemek istersiniz?
Çocukların yalan söyledikleri durumları en genel hatlarıyla ikiye ayırabiliriz. İlk durumda çocuk kendine hak etmediği çıkar sağlama peşindedir, cezadan kaçmak ya da ödüle ulaşmak gibi. Bu tip çocuklar daha çok sorumluluk alma bilincinden uzak şekilde yetiştirilmiştir, empati kurma yetenekleri neredeyse hiç yoktur. Genellikle çaba sarf etmeden bir şeyler elde etme peşindedirler, hatta bununla gurur duyarlar.
İkinci tip yalan söyleyenler ise derinlerde yatan bir takım duygularını tatmin peşindedirler. Bunlara örnek olarak yetersizlik, sevilmeme ya da dikkate alınmama korkusu sayılabilir. Bu tip çocuklar hiçbir sebep yokken dahi yalan söyleyebilirler. Sürekli dikkatleri üzerilerine çekme, ilginç gözükme çabasındadırlar. Çocuklar genel olarak dikkate alınmayı isterler, hatta dikkate alınmamak çocuğun en büyük kabusu olabilir. İlgiyi üzerlerinde toplamak için yalan söyleyebilirler. Bu tip çocuklara baktığımızda sürekli başarı odaklı yetiştirilmiş olduklarını görürüz. Başarı ile kişiliklerini özdeşleştirirler. Sadece bir şeyleri başardıklarında sevgi ve ilgi gördükleri için bunun sürekliliğini sağlayabilmek için ellerinden geleni yaparlar. Yalanların sebebi çok büyük oranda aile içi yetiştirilme ile alakalıdır. Dolayısıyla çevresel şartları çok iyi irdeleyerek sorunun kökenine inmek gerekir.
Çocuğun yalan söylediğini gösteren belirtiler nelerdir?
Küçük yaşlarda yalanı yakalamak büyüklere göre çok daha zordur, çünkü çocuk “bilinçdışı” davranış kalıpları sergiler. Yalan söylerken rol yapmazlar, onu kendi dünyalarında içselleştirmiştirlerdir. Arkadaşının kalemini cebine atan küçük bir çocuk annesine “Ali bunu bana hediye etti” diyebilir. Aslında yalan söylediğinin farkında bile değildir.
Çocuklarını iyi tanıyan ebeveynler, onların bilerek ya da bilmeden yalan söylediğini mutlaka anlayacaklardır. Yaş büyüdükçe yalan emareleri, istemsizce dışa vurmaya başlar. Genellemek çok doğru olmasa da insanlar yalan söylerken bir kurgu içerisine girerler. Farkında olmadan gözlerini kaçırırlar, kendi görsel, işitsel ya da dokunsal ifade karakterlerine bağlı olarak sağa, üste, yana ya da alta doğru bakarlar. Burna dokunma, ellerin ağız çevresine daha sık gitmesi, bacak sallama gibi rahatsızlık ifade eden jest ve mimikler de gözlenir. Ebeveynlerin yalanları fark etmesindeki en güçlü etkenlerden biri de anlatılan bilgilerdeki tutarsızlıklardır. Aynı konu hakkında yöneltilen birkaç farklı soruyla çocuğun yalan söyleyip söylemediği ortaya çıkartılabilir. Farklı zamanlarda konu gündeme getirldiğinde de çocuklar genellikle ilk söyledikleri yalanı unutarak farklı cevaplar verebilirler.Yalan söyleyen çocuklarla ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Bir çocuk ya da yetişkin, kendini olduğu gibi sever ve kabul ederse, hiçbir şeyi olduğundan farklı göstermeye çalışmaz. Yalanın altında yatan en büyük etken budur. Yeni nesiller yüksek bir özgüven ile yetişiyorlar ama bir o kadar önemli olan “özsaygı” aşılanmıyor. Sürekli etrafları tarafından takdir edilmek, başarıları ile var olmak ve hep sevilmek istiyorlar. Buların hepsi özgüven yaratıyor çocukta, ama özsaygı yani kendisine duyduğu sevgi ve saygı eksik kalıyor. Ben çocuklarla ve gençlerle yoğunlukla bu konu üzerine çalışıyorum, özsaygı oluşumuna koçluk yapıyorum. NLP inanç değiştirme çalışmaları da bu sürece katkı sağlıyor. Kendini seven ve sayan çocuk hayatı da olduğu şekliyle kabul ediyor ve korkularından arınıyor, yalan söylemeye olan ihtiyaç da kayboluyor.
Herkes yalan söyleyebilir... Yalan söyleyen çocuğu suçlamak doğru olmayacağı gibi, ebeveynlerin çocuklarının yalan söylemelerinden kendilerini sorumlu tutmaları da doğru değildir. Yalan, her karar durumunda karşımızda duran bir seçenekten başka bir şey değildir. Önemli olan, onu seçmeye iten ihtiyacı derinlemesine irdelemektir.
Yapın: