18 Mayıs 2016
Yükselen dişi enerjiler ile beraber içsel dünyalarımıza daha çok odaklandığımız bir dönemdeyiz. Karşımıza sürekli spiritüel teknikler çıkıyor, bazıları içimizde bir şeyler kıpırdatıyor, bazıları ise bıkkınlık hatta kızgınlık yaratıyor, belki de üstesinden bir türlü gelemediğimiz yetersizliklerimizi hatırlatarak.
Meditasyon da yükselen çağın sıkça duyulan tekniklerinden biri, şüphesiz en değerlisi. Bir çoğumuza çok uzak, erişilmesi zor hatta korkutucu gelebilir, oysa aslında meditasyon uygulaması en basit ruhsal yöntemdir. Ulaşmaya dair algı zordur çünkü içinde çabaya, başarmaya, erişmeye yer yoktur, zorluğu ironik olarak bu çabasızlık oluşturur. O kadar akılla yaşayıp çabalayarak bir şeylere ulaşmaya alışmış ki insanlık, kendimizi sonsuz akışa bırakmak güvensiz geliyor bir şekilde.
Meditasyonda ise çabaya yer yok, aslında meditasyon yapmak derken bile hata yapıyoruz çünkü meditasyon “yapmak” içermez, meditasyonda yapılan hiçbir şey yoktur, tam tersine hiçbir şey yapmamak üzerine kuruludur temeli, hem fiziksel hem de zihinsel anlamda. Kullandığımız lisan kısıtlı kelime ve ifade kalıplarından oluştuğu için tekniği “meditasyon yapmak” olarak kullanmak zorunda kalıyoruz çünkü kullanabileceğimiz başka bir ifade ne yazık ki yok. Burada yapmak kelimesine takılmadan, anlatılmak istenen manaya odaklanmak faydalı olacaktır.
Meditasyon, “yapmak”ı bırakarak, “olmak”a odaklanmaktır. Sadece olmak! Basitçe, bir ağaç gibi. Ağaç sadece var olur, hiçbir şey yapmadan yüzyıllar boyunca. Hayvanlar da keza aynı şekilde yapar gibi görünseler de aslında hiçbir şey yapmazlar. Onlar özne değildirler, “yapan” değildirler, onların yapar gözüktükleri şey, tamamen doğanın kendini “oluş” ifadesidir. Hayvanlar, ağaçlar vahşi doğanın bir parçasıdır, onlar doğanın ta kendisidir, onlar doğaldır, egoları yoktur, benlikleri ve dolayısıyla bencillikleri yoktur, bütünün bir parçası olarak sadece var olurlar. Meditasyonda da ulaşılmaya çalışılan budur, başlangıçta bir süreliğine egosuzluğu deneyimlemek ve sonrasında da bu hali tüm yaşama yayabilmek.
İnsan özüyle hep var oldu aslında ama dünyaya geldiği anda yapmak eylemine de sahip oldu, bu şekilde yaratıldı. Tabii ki dünyada bir şeyler yapmaya geldik, yapmak insanın bahşedilmiş bir değeridir çünkü bunun için sahip olduğu bir sürü yetenekle donatılmıştır, bedeni ve aklı gibi. Yapmak kötü değildir, meditasyonu kıymetli yapan, yapmak eyleminin kötü olması ve ondan kurtulma çabası değildir. Yapmak da iyidir ama “olma”yı unutmadan. Ol’duğumuzu hatırlamamız gerekiyor, hiçbir şey yapmaya ihtiyaç duymadan. Yapma eyleminin, her an olma durumunun coşkusuyla gerçekleştirilmesine bir alt yapı hazırlamamız gerekiyor. Meditasyonun amacı budur. Önce ol’duğumuzu yeniden hatırlayalım. Anda yaşamanın yolu budur. Sonrasında yapmak eylemi ve onun sonucu yaşadığımız hayat, olması gerektiği gibi sonsuz coşkunun, rayihanın, evrenin tüm bolluk ve bereketinin dans ettiği bir bayram haline gelsin.
İçimizdeki var’lıkı fark ettirme çabasıdır meditasyon, ama çaba kelimesi yine kafa karıştırmasın. Aslında tüm çabadan sıyrıldığımızda erişiriz bu farkındalığa. İnsan sadece yapmakla uğraşıyor günümüzde, hep bir şeyler başarmak, kalıcı eserler bırakmaya çalışmak, yarını güvence altına almak ve para kazanmak gibi. O yüzden de çabasız kalmak, büyük çaba gerektirecekmiş gibi gözüküyor ne yazık ki.
Oysa sadece var olmak, uçsuz bucaksız evrenin sonsuzluğunu deneyimlemeyi hak etmiş, ötesi, bunu seçmiş olmak, bu olağanüstü varoluşun, doğanın bir parçası olmak ve bütünün parçası olduğunu fark ettiğimiz anda aslında bütünün tamamı olduğumuzu hatırlamak, sizce ne kadar değerli olurdu? Önce ol’duğumuzu hatırlamak, yap’ma eylemini kutsal bir oyun, yanlışın olmadığı bir öğrenme deneyimi haline getirmez miydi sizce de?
On binlerce yıllık bir öğreti olan meditasyon iki önemli aşamadan oluşuyor: önce bedenden sonra da zihinden ayrışmak. Her ikisi de bizim dünyadaki görevlerimizi yerine getirmek için bizlere bahşedilmiş olan bedenden ve zihinden ayrıştığımızda gözlemci konumunda kalabilir ve bedenin de zihnin de efendisi olan gerçek kimliğimizi hatırlama şansını elde edebiliriz.
Meditasyon ile ilgili birçok teknik var, hiçbiri nefese odaklanmak kadar etkili değil. Çünkü nefes alıp vermek zaten ulaşmaya çalıştığımız bilinçdışımız ile en güçlü bağımızı temsil ediyor. Doğmadan evvel anne karnında nefes yok, orada bebek sadece var olur hiçbir şey yapmadan. Çaba, nefes alıp vermekle başlar, aslında nefes alıp vermek yaptığımız ilk ve son şey olduğu gibi bütün hayatımız boyunca yarı bilinçli olarak yaptığımız da tek şeydir! Nefes yaşamı temsil eder, nefes yaşamın ta kendisidir. Doğunca nefes başlar ve yaşadığımız sürece nefes varken, olma ile yapma koordineli çalışır (ya da çalışmalı). Günü geldiğinde nefes durur, artık yapma bitmiştir tekrar olma haline geri dönülür. Dolayısıyla nefes, işlevi itibariyle aslında her an bizimle olan ama farkındalığını unuttuğumuz çok büyük bir hatırlatıcı ve yardımcıdır. Meditasyonun bir başka amacı da yaşarken olma halini hatırlamaktır, bunun için yaşamın bitmesini beklemeye gerek yoktur çünkü.
Meditasyon sırasında yaklaşık yarım saat rahatsız edilmeyecek sessiz bir mekânda rahatça oturmak ve hiçbir şey yapmadan ve düşünmeden, kendimizi varoluşa teslim etmemiz gerekir. Bunun yolu da sırasıyla bedenden ve zihinden kopmaktır. Bedenden kopmak için bedeninize odaklanın, her noktanın farkına varın. Farkındalık oluşunca farkında olunanı aşma işlemi gerçekleşir, anladığımız konuyu çözmek ya da yüzleştiğimiz korkudan kurtulmak gibi. Bedeni aşmak için bedenin mükemmel farkındalığı gerekir. Ayak parmaklarınızdan saç köklerinize kadar tüm vücudunuzu tarayın, farkındalığınızı bedeninizin tüm bölgelerine yayın. Örneğin bacağınızı hissedin, oradaki tüm hissiyatları fark edin, sıcaklığı, soğukluğu görün. Siz farkındalığınız yönelttiğiniz anda o bölgede aniden oluşuveren canlılığı fark edin, size kendini fark ettiren bacağınızın sevincini hissedin derinden. Tüm benliğinizle bacağınızdaki varlık olun. Bacağınız olun! Sonra sırasıyla bedeninizin tüm bölgelerine birer ikişer dakika bunu uygulayın. Ve sonra mucizevi bir şekilde bedeninizin yok olduğunu deneyimleyin, artık sadece aklıdan, zihinden ibaretsiniz!
Nispeten daha kolay olan bedenden kurtulduktan sonra ikinci aşamada neredeyse efendimiz haline gelmiş zihni de bir kenara bırakma aşaması bizleri bekler. Bu büyük bir disiplindir çünkü ego bazlı zihnimiz uzun süredir izinsizce bizi yönetmekte, bunu yaparken de kendince bildiği tek yöntem olan korku bazlı taktiklerini uygulamakta. Dolayısıyla yıllardır yönetimdeki zihin, aynı köhne politikacılar misali, tahtını kaptırmamak için her türlü kirli yola başvurarak sizi düşüncede tutmaya çalışacaktır. Çünkü beden gitti ve zihin de aslında bedenin bir parçası, hiç farkı yok. Sonunun yaklaştığını gören zihin elindeki tek silaha başvurur: düşünce. Meditasyon yapan (ya da yapmaya çalışan kişi) eğer bunu düşünmemeye çalışarak yapıyorsa bu bir çabadır ve meditasyonda çabaya yer yoktur. Çaba, yapma eyleminin bir çıktısıdır. Ayrıca düşünmemeye çalışan da aslında kurtulmaya çalıştığımız zihnin ta kendisidir, dolayısıyla çabanın asla sonuç getirmeyeceği aşikârdır.
Zihinden kurtulma çabayla değil ancak farkındalıkla olur. Çaba zihnin, aklın yaptığı bir şeydir, farkındalık ise yüksek benliğimizin var olma haliyle ilintilidir. Var olmak, aslında farkında olmak demektir, bedensel ya da zihinsel hiçbir eylem içermez. Ve zihinden kurtulma sürecinde farkında olmamız gereken şey nefesimizdir. Nefesinizi izleyin, nefes alış veriş döngüsünün her aşamasını takip edin. Nefes alırken burnunuzdan diyaframınıza olan havanın tüm yolculuğunu, yarattığı hissiyatları, karnın yükselişini takip edin. Ve tam tersi, nefesi verirken yaşanan tüm macerayı derinden yaşayın. Araya mutlaka düşünce girmeye çalışacaktır, fark edin ve hemen nefesinizi takibe dönün. Kaşıntı, yutkunma, öksürük ya da uyku hali gibi yine zihnin diğer sabotaj mekanizmaları da devreye girebilir, sakince fark edin, kabul edin ve tekrar nefesi takibe devam. Ve izin verin, bir süre sonra, düşünceler ile beraber zihin kaybolsun ve varlık ortaya çıksın.
Meditasyon uzun bir yol, yıllardır (hatta toplumsal bilinci de dikkate alırsak on binlerce yıldır) yönetimde olan zihni bir anda kopartıp atmak mümkün olmayabilir. Ama bunun bir yolu var ve yolda olmak önemlidir, yolda olduğumuzu bilmek insana kendini iyi hissettirir. Ayrıca ödül çok büyük, o kadar büyük ki uğrunda gösterilecek tüm çabayı hak ediyor. Ne zaman ulaşılacağı ise kişisel bir sorudur ve tamamen bırakmaya hazır, şimdiye kadar sahip olduğumuz her şeyi bırakacak cesareti göstermeye hazır olmamızla alakalıdır. Meditasyon ciddi bir disiplindir, hiç aksatmadan günde iki kez yapmak başarıya giden yolda önem arz eder.
Nefes seansları bizleri meditasyona hazırlar. Seans boyunca bilinçli nefes alıp vermek, nefes farkındalığımızı son derece üst seviyeye yükseltir, böylece meditasyon esnasında nefesimize odaklanmak oldukça başarılabilir hale gelir. Nefes seansının sonunda erişilen durum, meditatif halin mini bir örneği olarak çabasızca erişebileceğimiz bir deneyimdir ve bize gücümüzü hatırlatarak bilinçaltımızı rahatlatır.
Sevgiyle…