OKUL BAŞARISI, ÇOCUĞU HAYATA HAZIRLAMAYA YETMİYOR!

Hep çocukların haylazlıklarından, tembelliklerinden dert yanılır. Başarı baskısını tüm hücrelerinde hisseden çocukların yaşadıkları hiç hesaba katılmaz. Yaşam Tasarım Merkezi’nden NLP Uzmanı ve Öğrenci Koçu Oğuz Akyıldız, sınavdan 85 alınca saatlerce ağlayan çocuklara dikkat çekerek, “Çocuklar çevrelerinin onayı ve takdiri için yaşar hale geliyorlar” diyor. Akyıldız, başarı baskısının yarattığı etkileri ve çocukları hayata hazırlamak için dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Çocukluk ve gençlik yılları, geleceğin şekillendirildiği zamanlar. Öte yandan yaşamın en keyifli dönemleri… Bu güzel yılları gözden çıkartmadan, gelecek için sağlam temeller nasıl atılır?

Her yaşın güzellikleri vardır, öte yandan hayatın da bazı kurallarını göz ardı etmemek gerekiyor. Önemli olan sorumluluklar ile kişinin kendini ifade ettiği alanlar arasında bir denge kurmak… Sınavlara daha iyi hazırlanması için basketboldan, sevdikleri sanatsal faaliyetlerden koparılan çocuklarla sıkça karşılaşıyorum.  Bu örnekler son derece üzücü, çünkü yaşamda sadece okuldan öğrenmiyoruz. Çocukların, yaşlarının gereği oldukça yüksek olan enerjilerini bedensel ve ruhsal gelişimleri için yararlı alanlarda göstermeleri çok güzeldir. Bu uğraşlar sırasında bir taraftan yeteneklerini geliştirirken diğer taraftan da ilgi alanlarına yoğunlaşarak hayatı gerçek anlamda deneyimliyorlar. Yeterince ders çalışmıyor diye basketbol oynamaktan alıkoymak, çocuğun kendini ifade etmesinin önüne engel koymak, yasaklarla büyütmek, büyük psikolojik sorunların tohumudur. Keza okulu tamamen yok sayarak tüm zamanı hobiler ile geçirmek de doğru değildir, her şeyin bir zamanı olduğunu öğretmek ve bu yönde sorumluluk aşılamak en doğrusu…

Okulda başarısızlığın en önemli sebebi çocuğun okula anlam katamamasıdır. Z kuşağı gençleri hayatlarının her anını anlamlı yaşamaya çalışıyorlar. Yeteneklerinin farkında olan ve bu yönde desteklenen genç okula kolaylıkla anlam katabilir. Okul öğrenme merakının giderildiği, basketbol ise ilgi ve yeteneklerin tatmin edildiği kavramlar olarak çerçevelenirse her ikisi için de yeterli zaman ayrılacak ve keyifle yaşanabilecektir.

Birçok çocuk ve gençle çalışıyorsunuz. Başarı ve not baskısının çocuklardaki etkilerine dair gözlemleriniz, şahit olduğunuz ilginç hikayeler var mı?

Çocuklarımızı sadece başarı odaklı, hedef odaklı yetiştirmenin doğru olmadığına inanıyorum. O zaman gençler, sürekli kendilerini kanıtlama, ailelerine ya da başkalarına beğendirme derdine düşüyorlar. "Başarı", çocuk için bir kimlik haline geliyor. Yetişkinler olarak düşünelim, biz her konuda mükemmel ve başarılı mıyız? Çocuklar, başkalarının onayı ve takdiri için yaşar hale geliyor bu durum büyük bir yıkımı da beraberinde getiriyor. Çocuklara, hayatı hedef değil süreç odaklı yaşamaya teşvik etmemiz gerekiyor. Başarının bir kimlik değil bir sonuç olduğunu, başarısızlığın da bize çok büyük dersler veren bir öğretmen olduğu bilincini aşılamamız gerekiyor. Çalıştığım bazı çocukların anneleri, hafta sonu ailecek sinemaya gitmektense evde kalıp ders çalışmayı tercih eden çocukları ile gurur duyduklarını anlatıyorlar. Bu doğal bir seçim değil. O çocuğu evde tutup ders çalıştıran etken, aile ve diğer faktörlerin oluşturduğu başarı baskısı ya da başarısızlık korkusudur.

Kazançlı bir işe sahip olmak, başarı hedefi olarak görülmekte. Çocuklar da bu hedefe uygun yetiştirilmeye çalışılıyor. Sizce kişiselleştirilmiş bir başarı ve mutluluk tanımı nasıl yapılmalı?

Mutluluk zaten kişiselleştirilmiş başarıdır öyle değil mi? Yani mutluluk kişiye özeldir, bu da ancak kişinin gerçek özüyle, gerçekten kendini ifade edebileceği bir hayat yaşaması ile mümkün olur. Bu çerçeveden bakıldığında başarı bir hedef değildir, bir sonuçtur. Kendini ifade ederek tatmin sağlayan ve mutluluğu yakalamış biri, maddi anlamda da başarılı olacaktır. Oysa yaşadığımız dünya kuralları tersten koyuyor, başarılı ve zengin olursanız zaten mutlu olursunuz diyor. Yani herkesi birbiriyle aynı kabul ederek, eşsiz ve benzersiz oluşumuzu bir nevi reddediyor. Başarı, kariyer, zenginlik gibi kavramlar hedef olarak belirlenirse hiçbir zaman sonu gelmez ve kişiye tatminsizlik verir. Eğer bu doğru olsaydı bütün zenginler mutlu olurdu ama bunun yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunlar hedef değil sonuç olmalıdır. Kişinin kendini ifade ederek yaşadığı bir hayatın yan ürünleri gibi… En büyük zenginlik ve başarı, kişinin kendi özbenliği ile uyumlu bir hayat kurması ve hayatı coşkuyla kucaklamasıdır.

Ebeveynler, çocuklarının gelecekte güvenceli bir yaşama sahip olması için eğitimlerine önem veriyor. Öte yandan eğitim sadece okulla sınırlı görülmekte… Çocuğu, hayata hazırlamak için nasıl bir bilinçle büyütmek gerekir?

Çocuklarımız en büyük öğretileri, bilinçaltı şartlandırmalarını, 7 yaşına kadar alıyorlar yani okul öncesi dönemde. Aileleri bu aşamada çok önemli görevler bekliyor. Öncelikle çocuğu olduğu gibi kabul etmek, ona ve seçimlerine saygı göstermek lazım. Çocuğun kendine duyacağı özsaygı ancak böyle oluşabilir. Çok küçük yaşlardan itibaren kendini severek ve güven içerisinde büyüyen çocuk ileride de bunu hep hayatında tutacak ve yansıtacaktır. Diğer önemli bir konu çocuğu bu dönemde bilgi bombardımanı ile şartlandırmadan ziyade, onun kendini keşfetmesine sürekli teşvik etmektir. Kendini tanımayan kişi, ileride kendisine sunulan seçeneklerden tatmin olmayacak ve bocalayacaktır. Bir üçüncü konu ise sorumluluk ve irade kullanımı ile ilgilidir. Çocuğu kendi hayatından sadece kendisinin sorumlu olduğu bilinciyle yetiştirmek gerekir. Çocuk çok küçük yaşlardan itibaren kendi hayatının sorumluluğunu taşımanın keyfine varırsa ileride çok rahat edecektir. Özetle okul döneminden evvel kim olduğunu bilen, kendini olduğu şekliyle seven ve güvenen ve bu yönde her an sorumluluk almaya hazır çocuk yetiştirilmesi çok önemlidir. 7 yaşına kadar bu bilinçle yetişen çocuk hayata mükemmel bir şekilde hazır olur ve mutlu bir hayat yaşar.

Hırs Değil, Tutku Mutluluk Getirir!

Okulda yüksek notlar aldığı halde, mutlu olmayan çocuklar da var. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
İyi notlar, çocuğun hayatındaki boşluğu dolduramaz, sadece etraftan takdir görmesini ve egosunun gelişmesine hizmet eder. Çocuk, kendisini sosyal çevresine kabul ettirme isteğiyle yüksek notlar için çabalar. Bir sınavdan 85 aldığından bile ağlayan çocuklar görüyoruz. Bu noktada çocukları ele geçiren hırsın sağlıklı olmadığını belirtmek isterim. Okul ya da başka bir alanda hırs değil tutku ile yaklaşmak önemlidir. Hırs başkalarının onayını alma ihtiyacını gösterir, tutku ise içsel bir motivasyon kaynağıdır. Tutkuyla yaptığımız her şey bizi mutlu eder. Büyüdükçe çocuk için notların ya da okul başarısının anlamsızlığı belirginleşir. Etrafın onayını ve takdirini kazanıyordur ama eksik olan bir şeyi fark etmeye başlar çocuk. Kendi onayını! Çocuk özgüven ile yani başkalarının takdiri ile büyümüştür ama kendine özsaygısı olmadığını fark etmeye başlar. Hayatındaki boşluk büyümeye başlamıştır, kendisini gerçekten tanımaya yönelik herhangi bir çaba göstermemiştir o güne kadar. Kendisini herkesten farklılaştıran özellikleri bulmaya çalışmamıştır. Bunlar ileride boşluk ve tatminsizlik yaratır. Toplumsal başarı kriterleri, kişinin kendini ölçmesi için tek referans noktası değildir. Çocuklara bunu öğretmek, kendilerini bulmaları için yüreklendirmek gerekli.

Telefon : E-mail : iletisim@oguzakyildiz.com.tr Adres : UMAY Bilim Sanat Yaşam Merkezi
Öncü Sokak, Büyükhanlı Konutları B2 Blok
Kat:7, Daire:20-21 Suadiye
Copyright @ 2015 Oğuz Akyıldız